MAYIS2021 Zekeriya Şimşek
Hangi Hasan Tahsin?
Hangi Hasan Tahsin? Tarih öğrenmek, tarih yaz(p)maktan daha zor. Madalyonun bir yüzü: Hasan Tahsin (gerçek adıyla Osman Nevres), Selanikli Sabetayist bir aileye mensuptur. İttihat ve Terakki’ye fedailik yapar. Bükreş’te İngiliz siyasetçi ve istihbaratçıları Noel ve Charles Buxton kardeşlere düzenlediği başarısız suikast sonrası yakalanıp hapse mahkûm edilirse de Galiçya seferiyle Bükreş’e giren Alman-Osmanlı askerlerinin yardımıyla hapisten kurtularak İzmir’e yerleşir. Burada “Hukuk-u Beşer” (İnsan Hakları) gazetesini çıkarır. 15 Mayıs 1919 günü şehri işgal eden Yunan askerlerinin açtığı ateş sonucunda hayatını kaybeder. Ne resmi ne de gerçek tarihte Hasan Tahsin’in ilk kurşunu attığına dair somut belge vardır. Tek bildiğimiz aynı gün ölü bulunduğudur. İstanbul/Bülbülderesi’ndeki Sabetay mezarlığında adını taşıyan bir mezar bulunan Hasan Tahsin için 1919 Mayıs’ındaki gazete, rapor ve tanıklara kadar iz sürmeye rağmen 1942’ye kadar ismi sadece İzmir’de şehit edilenler arasında geçerken; Rahmi Apak (1887-1963)’ın “Yetmişlik Bir Subayın Hatıraları (1988, TTK Yayını)’nda yazdıkları çarpıtılarak “Yunan’a ilk kurşunu sıkan kahraman” haline getirilmiştir. İşgal sırasında İzmir’de bulunmayan R.Apak, herhangi bir belge veya kanıt göstermeden sadece kendisine anlatılanları nakleder, “Bu silahı Hasan Tahsin isminde bir gencin patlattığını ve kendisini de orada bulunan Yunan askerlerinin öldürdüğünü herkes söylüyor” der. İşte Hasan Tahsin’in ilk kurşun efsanesinin dayanağı budur. Gazi, Nutuk’ta Hasan Tahsin adını telaffuz etmemekte, buna karşılık, ilk kurşunu 28 Mayıs 1919’da Ayvalık’ta Ali Bey’in attığını beyan etmektedir. Gazi dönemi yazarlarının da ilk kurşunun Hasan Tahsin tarafından atıldığına dair bildirimlerine rastlanmamakta; ilk kurşun olayının günümüzdeki şekli ile bilinirliği 1970 sonrası söylemlere dayanmaktadır. Hasan Tahsin üzerinden ilk kurşun efsanesi, İbraniyet’in Kurtuluş Savaşı’na ortak olmak eylemidir. Sonuç, 1970’lerde kurgulanan bir algı operasyonunun kurbanıyız. Erdoğan Sorguç, Mustafa Armağan ve Yalçın Küçük böyle diyor. Madalyonun öbür yüzü: 15 Mayıs 1919’da İzmir’e çıkartma yapan Yunan Efzon Alayı askerlerine, Konak Meydanı’nda ilk kurşunu sıkarak Türk direnişini başlatan ulusal sembol kişi, gazeteci. 1888 Selanik doğumlu, Recep ile Rabia oğlu. Dört kardeştir. İttihat ve Terakki’den burslu olarak Paris Sorbonne Üniversitesi’nde siyasal bilimler öğrenimi görür. Paris yılları oldukça hareketli geçer. Okul sonrası İstanbul’dadır. Bir gün, Hacı Adil Bey onu Şişli’de bir apartman dairesine çağırır. Teşkilat-ı Mahsusa reisi Eşref Bey’de oradadır ve onun teklifi üzerine Hasan Tahsin adını alarak Teşkilat-ı Mahsusa’ya katılır: “Adınız Hasan Tahsin artık. Bükreş’e gideceksiniz ve Balkan ülkelerini Osmanlı Devleti’ne karşı kışkırtan İngiliz istihbarat teşkilatından Buxton kardeşleri bir biçimde etkisiz hale getireceksiniz.” Hasan Tahsin adıyla pasaportu düzenlenir. Gerçek Hasan Tahsin, “Silah” gazetesini çıkartan ve Teşkilat-ı Mahsusa tarafından görev adamı olmadığından 1914’de öldürüldüğü rivayet eski bir bahriye yüzbaşısıdır. Buxton kardeşlere Bükreş’te bir tünelde suikast düzenleyen Hasan Tahsin başarısız olur, yakalanır ve hapse atılır. 1916’da Almanların Balkanlara girmesi üzerine serbest bırakılır; İsviçre, İstanbul ve sonra İzmir’e gelir. Burada  Osmanlı Sulh ve Selamet Cemiyeti sözcülüğü yanı sıra “Hukuk-u Beşer” gazetesini yayımlamaya başlar. Gazetedeki yazılarında “Vatanperver Hasan Tahsin” imzasını kullanır. Sudiye Hanım ile gizlice evlenir ve oğlu Mehmet Kemal dünyaya gelir. 14 Mayıs’ı 15 Mayıs 1919’a bağlayan gece, İzmirliler, Maşatlık Meydanı’nda toplanır; İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan gemileri İzmir Körfezi’ndedir. Belediye Reisi Hacı Hasan Paşa ile birlikte halkı direnişe çağıran Hasan Tahsin, sabah saat yedi buçuk sıralarında Konak Meydanı’ndadır. “Patris” ve “Atronitos” isimli Yunan gemileri kıyıya yanaşırlar ve Efzon Alayı askerleri İzmir’e ayak basmakta; İzmir’deki Rumlar ellerinde Yunan bayrakları, çiçekler ve alkışlarla onları karşılamaktadır. Askerlerin İzmir metropoliti Hrisostomos Kalafatis tarafından takdisi, H.Kalafatis’in Yunan bayrağını öperken ağlaması ve askerlerin Hükûmet Konağı’ndan Karantina istikametine yaya olarak intikali… Hasan Tahsin kalabalığın arasından sıyrılarak “Olamaz, olamaz, böyle ellerini sallaya sallaya giremezler” der ve revolver ile iki Yunan askerini öldürür. Daha sonra da öldürülür. Naaşı, Saat Kulesi’nin yakınlarında bulunur. Hasan Tahsin’in işgal askerlerine sıktığı ilk kurşun, Türk Kurtuluş mücadelesinde bir kıvılcım çakmıştır. Kesin olmamakla birlikte, Hasan Tahsin’in cenazesi, ailesi tarafından Harmandalı’da bir yakınlarının çiftliğine gömülür, gıyabi mezarı İstanbul’dadır. Özgür ansiklopedi Vikipedi, Yaşar Aksoy ve Aydoğan Yavaşlı böyle diyor. Evet, tarih öğrenmek, tarih yaz(p)maktan daha zor. Kesin! Bir ayrıntıya dikkat! 1974’de İzmir Gazeteciler Cemiyeti tarafından dikilen ve Turgut Pura imzalı anıtın mozolesi yenilenirken “İlk Kurşun” ibaresinin kaldırılması/silinmesi tuhaf değil mi? Gerçek(ler) nedir, öğrenemiyoruz. Tarih öğrenmekten vazgeçtim, hikâye okumaya karar verdim. Yalan söyleyen tarihçiler utansın!